Gözlerini yetmediğin iklimlere açacaksın
yok yollara itecek seni
itirazın kara yazgısı
kaygıyla coşkunun aşkın
yataklarından
sebebin hissine akacaksın
ilk liman geride kalacak
loş ışıklara kızıl
seslerle dokunacaksın
uykuların kovulacak
geceden
incelen sevgilerden irin
akacak
kilitten bahçeye yarım
mısra
içinde bir yerde
haykıracak
geçtiğin yollardan bir
kez daha
alazla sevilen karın
karık tenli rüzgarın
gamalı tarih haçlarıyla
kalbi deşilmiş düşüdür
siyah bir beyaza dokunsa
ilk önce gül sızlar
gül gölgesinde ağlasa beyazlığından utanır kara
Usul uyur usul akar sessizlikken zaman
ağır ağır yanan izini
bırakarak
gizin ardındaki merak
gençlikten geçer soru
biriken ve hayatın
karşısına dikilen hata
cevap aramayan bu sorudur
zafere büyüyen ergen
anlam eksik söz
karşılık bu soruyla
başlar
öğrettiklerini bizden
öğrenmiştir hayat
kekre sözlerle cehenneme
büyür
karanlık bir yüzün esrarını aralar söz
büyüsüne yangınlar yürür
anda iğretidir zaman
sırla yaralı cehennem
bahçeden bahçeye kapılar vurur
söz kendini açmayabilir
ay yine de başkadır yürümenin yolunda
geçersin sanrı adresini bulur
Korku ve bağlılık kalacak dünden
taze adımlarla eskiyen sokaklara
başladığın yerden sapa kuytuda
yalnız bir adam belirecek ufkunda
rüyalar sıradan günler dağınık
kapısından girdiğin ev fazla kalabalık
başkasının sesinden konuşacaksın hayatla
hava yeşil toprak kara su kusmukta kan
ölümün üç rengi üstündedir
batının doğusunda yeniden yazılır şiddet
ve tersten: düşmanla güçlüdür devler
rıza! Yalanlara küçülür dil
açlık besler ölümü
hayat yaşamaktan vazgeçer
her susuşta bir umut devrilir
alkol damarlarda intihar habercisidir
o esrarlı ince yüz
al kanda yeşeren kudrettir
Avına yetmeyen avı kısıldı kendi kapanına
yüreğimizde adressiz ceylanın ayak izleri
kurşunsuz devrim şarapsız mahzen gibidir
Ben o ince yüzün ardındaki esrarı
bir-mayıs sabahının çokluğunda anladım
iki ölümün ucuna gerilmiş hayatımız
söylenmiş bir sözün etrafında salınmaktadır
bir umutla bin kapı açılacaktı
bir şarkıyla bin bir giz
kendimiz için istesek dünyayı alacaktık
anlam bu kuytu sapakta belirir
devrim hayata sorulan kimliktir
Ben bir başkasıdır ama kim
yol öğrendikleriyle yeniden başlar
yenilen her devrimde içine kanayan bir gül açar
avuçlarımda susan bir ses avuçlarımdan kayan bir ses
uçurumlardan düşen bir ben
neydi niyeydi
kaldırımlarda gezinen gölgenin
yüz çevirdiği kara kehanet
hep yenilgilerden çıkan eksik anlam
kimeydi başkalarının yerine kazdığımız mezar
hangi karanlıktan devşirmeydi içimize uzanan gizil iktidar
Yaralı bir tarihin atsız ve kavimsiz çocukları
haritalardan kovulmuş hiçbir coğrafya
yitik bir anlam kadar kanamadı
birbirini kokusundan tanır iki soylu kan ve devlet
kırk odasında kırk yara birden
içimize aynı kapıdan girdi
şimdi: tarih her düşten payını alır
yüzümde sabahın ıslak tüyleri anlam kandan arınır
ki andan sonrasıdır zaman devrim yeniden yazılır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder