C’ye
Susardım bir sabah yürüyüşü kadar sakin
susup susardım sadece, kavimsiz bir şarkı
gezinmesi
bomboş ve çok kalırdım akşamlara
eşya kapanmaz bir hesaplaşma
dokunuş yitirilmiş bir anahtar
uzun bir nefes gibi gezinirim kitaplarda
derin akşamların yorgun üzüntüsü
ah! İçime çeviririm gözlerimi
memento mori, gömelim gömelim
kendimizi
Aynada görünmeyen yüzüyüm asık suratlı
sabahların
kim inanır! Kendi içine dalan bir yangın! Hepsi o kadar
Boşluğa bakan bir misafir gibiyim kendimde
çarmıha gerilmiş eski bir anı
ruh yargılarında ilk idam edilen
ve ilk çeken tetiği, kâğıda kan döken
önce yorulan, çabuk düşen, unutmayan
yerleşik bir sızı gibi dururum kendimde
Issız iklimlerde kara bir lekeyim
yoksun kalmış bir tanrı yolcusu
anlamsız bir soruyum başkasında
cevapsız bırakılan bir mektup
içimde büyüyen bir boşluk var
yarım kalmış hazların küçük ülkesi
Kapatılmış günler biriktirdim hayata
amaçsız dolaşan kıyı akşamları
göze almıştım hazırdım oysa
boşluğun bir ucundan diğerine salınmaya
söz uzak günler yolcusuydu
ve bir kahkaha gibi uçardı uyuşma
deliren bir merakla devrettim kendimi
hep bir sonraki sabaha
Kurtarılmayı seçmiş hayal gibiyim
kim sorsa dağılan bir zamanı ve
uykuyla avuturum uyuşmak isteyen yaralarımı
ölüme büyüyen korku halindeyim
işçisiz kalmış zafer tanrısı ey!
bulmak için kendimi yanlış adreslerdeyim
Kaza süsü verilmiş bir hayattan
kanlı gözlerle baktılar bana
kimin unuttuğuyum masasında neyin uğultusu
yokyere büyüyen eşyasız korku bitmemiş roman
sayfalarında neydi farkına vardığım gerçek
tanrının gölgesi kalktı mı varlığın üzerinden
ya uyanırsa düşünde yaşadığım şehir
ben, lambadan çıkan bir eski zaman cini midir
hatırlamak yalnız acı verir
rüya dolanır tarihin diline
zaman içinde zamanın keşfi
neredeyim niye böyleyim
ruh girer içeri mekân dağılır
hafızada kanın esaret izleri
hatırayla kesilmiş devrik bir cümleyim
Akşama vardık acıya yer açın
ruh büyür sıkıntının her anında
yaşarken gömülmüş düş tazeliği
ne kaldı, anlam aranacak ayrıntılarda
bana bir masal vermişlerdi
geçti zaman hatıra koridorundan
babayla başlayan sabah cesetle biterdi
gibiydik hep başkası olmanın
kefensiz burgacında…
Ölüm günleri üstüme deviriyor, sıkıntının
kalbine yürüyorum sanarak geçtiğim kapılardan
seslerle avunurum başka neyim var
yanılmış gibi durabilir umut dargınsa
öfkeye veda attila indi atından
hem yaşanmamış gibi durabilir hayat
çok beyaz günlerin yorgun akışında
nerede bulursa kendini insan
oradan başlar silmeye, işte
dönüyor k. tanrı olamadan
dağılan sırrın kapısından
Ruh yitirdi cümlesini. İnsan yaşıyor
buyruğuyla. Firar: hapishaneye
Susardık bir sabah yürüyüşü kadar sakin
susup susardık sadece ben, hikmet ve peçorin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder