8 Ekim 2023 Pazar

İdil’e Gazel


 -Canım yeğenim İdil’e

Metin Eloğlu okudum kendime çeki düzen verdim

sordum şiir İdil’in neyi olur, İdil şiire gazel olur

 

Ahmet Erhan’dan sıkıldım sıkıldım dökülen gözyaşından

şiir benim kuyum olur uykum olur kuytum olur güzel olur

 

Bir avuç kül kalır benden geriye ateşe körük olur

insan insanda yaşar daima bir bakan elbet bulunur

 

Ergin Günçe okudum iyi gitti Turgut Uyar’ın üstüne

utandım ağlamaya, diri yanım kavrulur ülke olur

 

Uyudum uyandım unuttum hatırladım sular altında kalmış bir harita

lunaparklarda plajlarda sanatoryumlarda sabahladım, olmuş bulundum

 

Sinema önlerinde bekledim kerhanelerin kapısında

çekip vurdular beni gizli bir yerimden, vurulan yer bana hatıra

 

Şehir hatları vapurları, uçaklar, tramvaylar

ne çok zindan gezdim ayaklarımda yaralar kapkara

 

Hiç güleceğim yoktu derken Bahadır çıkageldi bir kolu kesik

kendimin altında kaldım kendimle savaştım kendimle barış

 

Köleler kurtardım unuttum almayı ilaçlarımı

sapsarı göğüsler taşıyan bir kara döpiyes

geçtim Macar bozkırlarını geçtim derin bir maceradan

konuğu oldum romanların, serçe parmağım havada

 

1 Eylül 2023 Cuma

İçli Şiirler Baladı

                                                                                                                                   - Emre Varışlı’ya

 

İçimiz var ama niye?

yüz bin göz vardır çünkü üstümüzde

ve kayıp bir ülke

 

İçimiz var ama niye?

çünküyüz iyinin ve kötünün sahnesinde

ve anlamsız bir anlam

ve bin yapraklı bir ağaç her adımda hışırdayan

 

İçimiz var ama niye?

çünkü tırpanını yemişiz devletin

çünkü sırtımız kan içinde

 

İçimiz var ama niye?

çünkü içimizde birikmiş dışarı çıkamayan her şey

ve birikmiş çürük bir su gibi durur öylece orada

doğru ile yanlış, tanrı ile şeytan

 

İçimiz var ama niye?

zayıfız çünkü karşı koymak için şedit iştiyaklara

cinler, ecinniler, huzursuzluk dikenleri

ve başkaldırı olduğu gibi şeylere

 

İçimiz var ama niye?

çünkü bir anne büyüttü bizi

babamızın ismiyle                     

 

Sahi senin için yok mu kardeş?

bunca telaşın içinde sana sürekli hatırlatan kendini


Kapatılmış hayvanlar olduğumuz için biteviye

ama yaşamanın kunduzu ama öfkeli ve saldırgan

ve iyi olmak zorunda, ve vicdanı kapkara

 

 

 

 


20 Temmuz 2023 Perşembe

Matmazel Dünebakan

Var mı ulan koymuyorum kendimi oraya hadi bakalım

Sayalım nereye varırlar az biraz kalkındırsak yaraları 


Deneme talimleriyle var ediyorum kendimi bir sön bir yan

Saçma bir korkuluğa tebelleş – ölümden var olum alabilir miyiz biraz?


Ben işte kendimi na buraya kadar kuruyorum tırnaklarımın ucuna

Tam ortasına koyuyorum oralarının kendime düşmem bir ihtimal

Neden gelip Galiçyalarını bana kokuturlar zırnık anlamam matmazel

Ben dönüp de bir resme bütünlüyken bakmam hiç


Marj marj kenara diyorum ora yancılarına marj marj kenara

Acısından bir lunapark yapabilir insan kendine yeterince delirirse

boğazınca bir deniz- ölüm ile hayat iki kayığıymış gibi bir sınır ustası

patlak bir isyan televizyonlarda kendisini ararken


oramıza yetmez lunapark dirilirken gemiler çekilmiş kalafatlara

çün’ deliler taşımaz bayrak - bir anonsun altında zırlar durur zarımız- 

“Çocuklar durun! buradan sonra yalnız Leviathan yaşayacak”

5 Temmuz 2023 Çarşamba

HÜZÜN TÜNELİ


Ben o ırmağı hayattayken geçmiştim
Sal yapıp ömrümü kıyılardan kıyılara
Bırakarak şehrin duvarlarında bir afiş
Esrar, borda, alabanda: sözlükte hiyerarşi
Kalbim titriyordu, yüzüğüm parmağımda
Gam, hüzün, yas, teknemde geniş geniz
Leviathan bir dairede tek perdeli lojman
Kapkara bir göl, üzgün bir deniz
Cebimde birkaç katliam peygamberi
Ümmetsiz halksız - dönüp dönüp başlayan
Kedi ölüleri, paslanmış çocuklar, yarım kalmış cinayet
Şifa dağıttım ifşa edilmiş sırlara, sustum
Ne derin bir mağaraymış gençliğim ne kadar uzak
Yıkanıp yundum geçmedi, meğer bitimsiz macera,
Kum çokluğu astım şöleni, bir o kadar hazin
İndirdim ipteki cesedi içini araladım
. . . . . . . . . . . . .- tıkırdayan, dipdiri bir saat
Gizlice taşıdım ceberruttan kaçırdığım yüzümü
Kötülüğün izi olmayan mermer yüzüm:
İçimle yüzüm arasında korkunç mesafe
Kan ve pençe: işte karşısındayım Golyat'ın
Bir merdiven tırmanırken uykuları tersine
Derisini yüzüyorum bir üslubun
Budanacak bir ağaç bahçede yalın
Kendisi değilse bile korkusu ölümün
Sonra abdestler, sonra itiraf
Ben, bir bıçağın ağzıyım
Şimdi onu hatırlatan şeyle de kestim selamı, çünkü
Anladım, kimmiş devrimi bana sevdiren müntehir
Eve döndüm sürünerek, kürek kemiklerim üşümüş
Ki Ali tanır bir Meryem
. . . .-Takma dişleri varmış 'fazladan Baba'mın-
Duyduğum fısıldayan bir iniltiydi annemden
Sırt çevirdim ve varlığım kendi bahçem
İşim gücüm yaşamak artık dindi o sapsarı özlem
Geçtim Arap çöllerini Filistin bitti Cezayir bitti

12 Nisan 2023 Çarşamba

Gösteri Trajik

Artık hakikat yok artık performans var

ısırıyor ağzımızı çürük dişli bir canavar  

habersiz dolaşıyoruz sırtımızdaki kamburdan

 

Bir leylek terk etti yavrularını

bir leylak küstü üzerine dökülen ışığa

çok uzaktan beklenen o haber gelmedi

çıkmaz sokaklara vardı maceraperest çocuklar

arkalarında sönmeye yüz tutmuş o sihirli lamba

 

Dolaşıp dolaşıp kendine vardı gezgin

kükürt, arsenik, siyanür ve sülfür

Golyat’ın elinde kan dilinde küfür

arzuyu karanlık bir konağa kapattılar

yükü kavmimizin, budur bizim masumiyetimiz

 

Yorgun şarkılar söyledi karamsarlar

bitkilere dost olduk hayvanlara arkadaş

kaybettik yolumuzu silindi kırk bin yıllık hiyerarşi

midemizde asit, kramp karın boşluğunda

avladığımız insanlar hoşumuza gitmedi

içimizin en derin yerinde huzursuz bir cin

hâlâ ıssız bir mağarada duvarlara resimler çiziyoruz

alışamadık bir türlü ölmeye - ölüm, kaderine terk edilmiş bir in

 

Artık görüntüdür yerini alan düşüncenin

tabiatın oynadığı bir oyundur duygular

ben deme cazibesi, bensizlik büyüsünün

intihar yok artık sahnede, yalnız gösteri var

 

20 Ocak 2023 Cuma

Ceviz Kabuğu


Hiçbir şey hiçbir şey yapmasak

bu ceviz kabuğu ölüm bu yaprak

dolusu aşktan başka


çene kemiğinden yapılmış bir ağrıyla

uyanıyorum sabahları

söz bu ve ben onu sökemiyorum

dişlerimden


Hiçbir şey yapmasak diyorum

hiçbir şey yapılmasa hiçlikten

belki daha hafif olur dünya

bir kamaşma durur öylece

bir yük taşınmaktan vazgeçer 

çünkü her şey bıkar kendinden


Batıyor elmas suların üzerinde

hiçin üzdüğü gemi. Ya siz ne

bekliyordunuz dünyadan diye sorarak

bu yaprak dolu aşk bu ceviz kabuğu

ölümden başka 

ey ipeği olamayanlar

kendileriyle gerdeklerinin


Suruç’a Ağıt

Temmuzun yirmisinde kabristanlar dipdiri genç ölülerin cesetleriyle dağlanmış bir ülkenin ovaları görmek konuşmak düşünmek söylemek yasa...