senin işte şu cayır cayır yanan kalbim
derinden gelen şu uğultu kulaklarımda
küle dönmüş bir orman gibi özlemekten
çam ağaçları sincaplar ve yaban
ve ölüme götürülürken köpekler
köpeklerin son istekleri var mıdır acaba
asmak mı daha ekonomik kimyasallar mı
kimyasallar bir şirketin çıktı hükümete yakın
çığlık çığlığa ağladık bu vatan bizim
kırmızı et yememiz biraz ayıp kaçıyor bu çağda
et yemezsek düşen kan değerlerimizden tabiat sorumlu
mercimek ye yulaf ye ne var şart mı sofrada bir levrek
kendimle çelişiyorum kendime takıyorum bir çelme
cinayet o kadar içerde ki sene olmuş 2024
ve olası bir büyük savaştan söz ediyor basın yayın organları
biz daha anlamamışken organsız beden
savaş makinesi kurulup barbarlar fora
köpekler gidince geriye öldürmek kalacak
gücü gücü yetene altta kalanın canı çıksın
ve daha onlarca nahoş tekerleme
mesela göçmenle göçebe arasındaki fark
koyu bir gece gibi bir anda kararacak
mesela ben bu şiiri yazmak için üç gün ıstırap çektim
nemden bunaldım, açık denizlerde açık hava
ada etrafında bir kısa yürüyüş ve pazartesi günü işe gitmedim
arkadaşımın kanser olduğunu öğrendim
müteessirim şimdi topacı kırılmış bir çocuk gibi
ölüm bize çok önce sokuldu kabul
ama yine de o kadar yakın değildi sanki
aradaki fark şu: gençken biz ölüme giderdik
büyüdük o davetsiz geliyor şimdi
attığım zar geliyor aklıma hileli bileklerimle
yaşamayı sahiden hak ettik mi patron?