8 Ocak 2022 Cumartesi

Dul İstanbul

Kim ödeyecek azizim Türkçe Şiir’de Sirkeci’den kalkmayan trenlerin hesabını

biz bu gar meyhanesinde böyle papyon fular dumanlı kafalar asalar bastonlarla

dayanılarak kakofoni bir kutu fosforlu uhuyu karanlığa buhur diye bırakarak

kim çekecek azizim şamdanlara sarkmış fermuarları yerine geri, yukarı

 

Böyle konuşuyordu iki ihtiyar, karşılarında yıkıldı yıkılacak Haydarpaşa

saat beş dedin mi uyanan Harem, önlerinde şehrin ilk sıcak poğaçası

dillerinde iç vezin geniş hece ilk dizesinden başlar şiir – akılları gayet yerinde

nasıl kurulurmuş bir modern şiir içe dönmek varken f’nin iki yan bacağı üstüne[1]

 

Beş dedin mi uyanır azizim Harem, sanki ara sokaklarında o dişlek otellerde

cıvıldamaktadır kart sesli muhabbet tellalları – ben ‘arflerle sevişirken

ah hiç ihtiyacım yok sessizliğe  - midye satan Kürt kabukları Biralı kusmukların

üstüne Bakılmış memelerin üstüne ekşiyen bir dille içinden ta maçine

arasında Rusyalı tombul bacakların, nerede Hürrem nerede Hürmüz

siyah gece fonlu limon sarısı karanlık hayatların perası

kekeme kalmış bir çocuk ittirir topal kendini sene 1980’dir

x Kürtçede bir harf olabilir ama Türkçede sessiz bir cümledir

Maraş’a yağma girmeden evvel - banka faizinde bir kalem

eski çantalar taşır eski insanlar kıtlık dolu bir kıştan korkan

doğal seçki çalışır bir umman hatip

küçük düşülebilir halk jürisinin önünde kocaman

farfaralı bir janjan sırıtır – Harem’de bir çarpı anıt giderek kalabalıklaşır

elektrik faturasıyla intihar arasındaki tuhaf rabıta

sırıtır, kader çapı korkunç bir cümledir Türkçede


Harem’deki bakır ‘15’ten işitilen genizsiz Ortadoğu:

“Kaybolan eşyalarınızdan Harem sorumlu değildir.

ne de yaklaşan gemilerin içindekilerden.

italik yazılmış karakterlerin boyunlarındaki eğrilikten

Harem sorumlu değildir, ağır esrar perdesinden

Kader’den ne de Selimiye’den, eylülün yedisinden

tüm kaleler düşmüşken düşmemişliğinden

tuvaletsizliğinden çünkü terk edilmişliğinden

piç eksilmez dürüstlüğünden: ‘Burası Harem’

Harem tutulamaz bildiklerinden mesul de”

 

İstanbul’un kapısı Sirkeci olabilir ama Türkiye şehre Harem’den girmiştir[2]


[1] Bir sigara icat etmiş ki Harem düzünden gösteriyor mors alfabesini

karanlıklarında çocuk kırıltıları

Harem imkânsızı başarmış o kadar perçemi düşecek üstümüze

[2] Kulağında yadsıyan ezanından kalma şu işaret sorusu:

 Gönül tahtında nedir Ece Ayhan’ın şahzadeyi şehzadeye yükselten

dönerken Osmanlıca gerisin geri

Suruç’a Ağıt

Temmuzun yirmisinde kabristanlar dipdiri genç ölülerin cesetleriyle dağlanmış bir ülkenin ovaları görmek konuşmak düşünmek söylemek yasa...